Mayıs Otuz Bir, 2020

Bir bisikletim oldu. Beyaz, lekesiz. Zili bile var. Çocuklar gibi şenim. Kaç yıl olmuş, sayamıyorum. İstanbul’a taşınıyorduk. Bisikletlerin ikisi de çatıdaydı. Annem kamyona yükletmemiş kalabalık yapmasınlar diye. Sonra hiç sürmedim. Liseyi, üniversiteyi bitirdim, yüksek lisansı yarım bıraktım. Bisiklete hiç el sürmedim. Çok olmuş. Çocuklar gibi şenim.

Nisan Yirmi İki, 2020

Belirli caddeler üzerinde yürüyordum. Bu kez kiliseden sola döndüm. Bir çayın kenarında mavi kardelenleri, sincapların koşuşturmalarını izledim. Sis çökmüştü sanki. Analog bir makine için güzel manzaralardı, aldırmadım. İnsan hep aynı yolu yürüyüp farklı sonuçlara rastlayamıyordu, anladım. Einstein’ın ellerinden öptüm.

Nisan On Dokuz, 2020

Yürürken bir tam kare çizdim. Sincaplar karşıdan karşıya geçmeyi bilmiyorlar. Bahçesi çitlerle örülü bir evin önünde duraksadım. Ahşap kaplama kireç beyazına boyanmıştı. Büyük bir ağacın gölgesine sandalye koymuşlar. Toprağı mavi kardelenler örtmüş. Pekala bir Monet ya da Renoir tablosu olabilirdi diye düşündüm. Üzüldüm.